Yazarın Notu
1995 yılındaki olayların sistematik olarak çarpıtılması, her yıl Türk devlet ve derin devlet çevreleri tarafından yeniden gündeme getirilmekte ve Trakya’daki kamuoyunun manipülasyonu ile Yunan-Türk ilişkilerinin istikrarsızlaştırılması hedeflenmektedir. “Sadık Ahmet suikasta kurban gitti” söylemi yeniden dolaşıma sokuluyor – bu kez kızı Funda Sadık Ahmet’in Anadolu Ajansı’na verdiği röportaj aracılığıyla. Ancak tarihin gerçekleri vardır. Ve bu gerçekler de gün yüzüne çıkmalıdır.
PsyOp στη Θράκη: Η μυθολογία της “δολοφονίας” του Σαδίκ Αχμέτ υπό το μικροσκόπιο
🔍 Gerçekler neden gizleniyor?
1995’teki kazanın “komplo” olduğu iddiası her seferinde bazı önemli detayları gizleyerek tekrar dolaşıma sokuluyor:
-
62 yaşındaki Zisis Arabacis, Selanik Üçlü Ceza Mahkemesi tarafından ölümle sonuçlanan trafik kazasında kusurlu bulunarak 17 ay hapis cezası (3 yıl erteli) aldı.
-
Sadık Ahmet’in emniyet kemeri takmadığı, resmi adli tıp raporlarında yer aldı.
-
Kaza, Sadık Ahmet’in tarla içinden geçen tarımsal bir yolu tercih etmesi sonucu gerçekleşti; Arabacis kendi tarlasında yasal tarım faaliyetindeydi.
-
Türk Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Demir Berberoğlu’nun liderliğinde duruşmaya katılan 6 kişilik Türk heyeti, sürecin şeffaf ve adil olduğunu teyit etti.
“Dava süreci kusursuz ilerledi” – Demir Berberoğlu (1997)
❓ Türk söyleminin cevaplamadığı sorular
Sadık Ahmet’in ölümü üzerinden yaratılan efsaneye rağmen aşağıdaki sorular kamuoyunda hâlâ cevapsız:
-
Sadık Ahmet, azınlık içerisindeki önemli şahsiyetlerle çatışma yaşamış mıydı? Mehmet Emin Ağa, İsmail Rodoplu, Ahmet Faikoglu, İbrahim Serif gibi isimlerle ciddi siyasi ve dini görüş ayrılıkları biliniyordu.
-
Azınlık içindeki karar mekanizmaları kendisini görevden almayı planlamış mıydı? TIKEN haber ajansı 1994 yılında bu yönde uyarılarda bulunulduğunu yazmıştı.
-
Siyasi olarak zaten tasfiye edilmek üzere miydi? Atina ile Ankara’nın “Trakya’da yeni bir düzen” için mutabakata vardığı, kulislerde dile getiriliyordu.
-
Yüksek hız ve kemer takmamak ölüm nedeni miydi? Adli raporlar ve ailesinin ifadeleri, baş yaralanmasının emniyet kemeri olmadan gerçekleştiğini teyit ediyor.
-
Neden tarla yolunu seçti? Ana kamu yolu yerine tarım yolunu tercih etmesinin sebebi bilinmiyor.
-
Diğer aile üyeleri hafif yaralı olarak kurtuldu. Neden? Emniyet kemeri mi takıyorlardı? Yoksa araç içinde konumları mı farklıydı?
-
Traktörü görünce yavaşlamak yerine hızlandı mı? Görgü tanıkları ve inceleme raporları, son anda manevra yapmaya çalıştığını aktarıyor.
🧠 Olaydan propagandaya
1995’ten bu yana Türk devleti ve ona bağlı medya, bu olayı sistemli şekilde “suikast” olarak pazarlamaya çalıştı. Bu iddia çoğu zaman Lozan Antlaşması ile ilişkilendirilerek, Yunan devletine karşı bir “cezasızlık” algısı yaratılıyor.
Ancak şu gerçekler sistemli biçimde görmezden geliniyor:
-
Sorumlu kişi yargılandı ve ceza aldı.
-
Herhangi bir kast veya cinayet planına dair delil bulunmadı.
-
Yunan devleti veya istihbaratının müdahalesine dair hiçbir kanıt yok.
-
Türk Meclisi heyeti, yargı sürecine tam güven duyduğunu açıkladı.
🔚 Sonuç olarak
Sadık Ahmet’in ölümü ailesi ve azınlık için elbette derin bir trajediydi. Ancak bu trajedi, bugün psikolojik harekât (psyop) amacıyla araçsallaştırılmakta. Gerçeklere ve hukuki belgelere göre, bu bir ölümcül trafik kazasıydı – ve hukuki sorumlular cezalandırıldı. Bugün bu olayı “politik efsane” haline getirmeye çalışanlar, ne ailesine ne de azınlığa hizmet etmiyor.
Hakan Okçal’ın Makalesi: “Sadık Ahmet filmi ve Batı Trakya’da Türk kimliği” – Kısa Özet
📚 Kaynakça ve Belgeler
-
Selanik Üçlü Ceza Mahkemesi Kararı, 1997
-
“Eleftherotypia” gazetesi, 25 Temmuz 1995 ve 17 Mart 1997 sayıları
-
“Makedonia tis Kyriakis”, Temmuz 1995 arşivi
-
TIKEN Ajansı raporları (1993–1994)
-
Demir Berberoğlu’nun açıklamaları (Hürriyet, 1997)
-
Aile bireylerinin İskeçe Polis Merkezi’ndeki ifadeleri